Eugen Berthold Friedrich Brecht, yirminci yüzyılın perspektifi ile günümüz dünyasını isabetli bir şekilde tahmin edebilen ve eserlerindeki belirli tespitleri günümüzde dahi geçerli olan sınırlı sayıda yazar ve şairden biri olarak tanımlayabileceğimiz bir zattı.
Ömrünün neredeyse tamamı türbülanslarla dolu geçen Bertolt Brecht, ömrünün azımsanmayacak bir kısmını Alman İmparatorluğu’nda ve Alman İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması sonrasında kurulan Weimar Cumhuriyeti’nde geçirdi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ise en nihayetinde memleketine, yahut yeni bilinen adıyla Doğu Almanya’ya döndü.
İki dünya savaşına birden tanıklık etmesi ve zor şartlar dolayısıyla ülkesini terk etmek zorunda kalması dolayısıyla kendisinin gereksiz derecede yıkıcı olarak yorumladığı insanoğlunun bu hatalarını hem doğrudan, hem de dolaylı olarak eserlerinde beyan ettiğine rastlamak mümkündür.
Şiirleri başta olmak üzere kendisinin eserleri, derin anlamlar içermeleriyle ve insanoğlunun en hassas noktalarına parmak basmalarıyla yorumlanabilecek türdendir. Eserlerinin kurgularında genellikle dünya savaşlarının yıkımlarından etkilenenlere, hakkının yendiğini düşündüğü ve “ezilenler” olarak yorumladığı, art niyete kurban gitmesinin ihtimal olduğunu düşündüğü kimselere yer veren Brecht; her bir eserinde sofistike ve zengin bir dil kullanmasıyla da tanınırdı. Edebî eserler bağlamında tercihini kurgudan, şiirlerden ve tiyatro oyunlarından yana kullanması dolayısıyla eserlerinde asgari uğraşlar ile azami yoğunluğu olan, anlam bakımından zengin dizeler üretmeyi hedeflediği söylenebilir.
Son olarak, muhterem Brecht’in en yegâne eseri yahut şaheseri olduğuna kanaat getirdiğim bir şiirinin kendimce yaptığım basit bir çevirisini paylaşmazsam olmaz:
İstefe’nin yedi kapısını kimler inşa etti?
Eserlerde yalnızca kralların bahsi geçer.
Koca koca kaya parçalarını sırtlayanlar krallar mıydı?
Ve Babil’i, çokça kez yıkılan,
Kimler inşa etti her daim en baştan?
Dört bir yanı altından Lima’nın hangi evlerinde yaşadı, her şeyin mimarları?
Çin Seddi’nin inşası tamamlandığı akşam, nereye gitti taş duvar ustaları?
Büyük Roma pek iftihar edilen kemerlerle dolu.
Kemerler kendi kendilerine mi inşa oldular?
Kimler sayesinde Sezarlar muzaffer oldu?
Adına türküler yazılan Bizans’ta halk, sadece saraylarda mı yaşardı?
Her şeye sahip efsanevi Atlantis’te dahi, geceleyin okyanus tarafından yutulduğunda,
Boğulanlar köleleri için haykırmışlardı.
Fethetmişti genç İskender Hindistan’ı.
Tek başına mı fethetti?
Galyalıları mağlup etmişti Sezar.
Bir aşçısı mı dahi yoktu yanında?
Ağlamıştı donanması batırılınca, II. Felipe.
Bir tek kendisi mi ağlamıştı?
Yedi Yıl Savaşı’ndan galip çıkmıştı, II. Frederik.
Başka bir kazananı yok muydu?
Her sayfada ayrı birer zafer.
Galiplerin ziyafetlerini kimler hazırladı?
Her on yılda bir, yeni büyük bir deha.
Eğitim faturaları kimlere kesildi?
Her sayfada sayısız beyan,
Her akılda çokça soru.